2025 Temel Yeterlilik Testi
Paragraf aslında tek şey söylüyor: Çince bilmeyen adam kitaplardan bakıp cevap veriyor, yapay zekâ da bu adamın kapasitesini aşamaz diyor.
A olamaz, çünkü tüm insanlar adına çıkarım yapamayız.
C olamaz, çünkü insanın neyden oluştuğu ile ilgili bir durum yok.
D olamaz, çünkü paragrafta duygulardan bahsedilmiyor.
E de olamaz, çünkü paragraf hiçbir alanda genelleme yapmamıza imkân tanımıyor.
Bu soru bence oldukça eleyici çünkü paragrafın tamamını okuyunca insan direkt E şıkkına kayabiliyor. Ama aslında ilk cümleye dikkat edince soru çok daha kolay: “Her şeyden kuşkulanmaya kalksak, kuşkulanacak kadar bile ilerleyemeyiz” diyor, yani dümdüz A şıkkının söylediğiyle aynı anlama geliyor. Bu yüzden paragraf uzun ve kafa karıştırıcı görünse de kilit nokta ilk cümlede saklı.
Bu soruda aslında bariz bir cevap var. Paragrafta “Can, hırsız; hırsızlık yaptığında sonuçlarını bilerek yapıyor” diyor ve doğrudan, iyilik ve kötülüğün bizim özgür seçimlerimizin sonucu olduğunu söylüyor. Yani paragrafa bakınca cevabı net şekilde görebiliyoruz, gereksizce karmaşıklaştırmaya gerek yok.
Bu soru, düşünce deneyinin ne işe yaradığını anlamak için güzel bir örnek. Galileo, Dünya dönse taş geriye düşer iddiasına karşı, gemi örneğiyle aslında hareket eden sistemde taşın geriye düşmeyeceğini gösteriyor. Yani doğrudan Dünya’nın dönmediğine dair öne sürülen delili çürütüyor, bu yüzden B şıkkı net cevap. Paragraf uzun ama kilit nokta, düşünce deneyinin bir iddiayı çürütmek için kullanılması.
Soru cevabı oldukça açık bir biçimde vermiş. Yalnızca paragraf uzatılıp kafa karışıklığı yaratılmak istenilmiş. Kant'a göre dünyayı bilmek, ... zihinsel şablonlarımızı keşfetmeyi gerektirir. Zihinsel şablonlar yani kategoriler insan beynine özgüdür çünkü biz nesneleri anlamlandırarak kategorilere ayırırız.
Yetersiz örnek doğrudan şıklardan çıkarılabilir. Ali ve diğer kişiden bahsederek her liseye başlayana aynı yakıştırma yapılmış. Eksik örnek genelleme yapılması için bariz olması gerekir.
Hume, olayların peş peşe ve birlikte gerçekleşmesinin zihnimizde “ilk olay ikincisinin nedenidir” şeklinde bir alışkanlık oluşturduğunu, fakat bunun olaylar arasında zorunlu bir bağ olduğunu kanıtlamadığını belirtir. Yani nedensellik fikrimiz, deneyimden elde edilen kesin bir bilgi değil, zihnimizin tekrar eden olayları ilişkilendirme eğiliminden doğan bir inançtır. Bu yüzden, Hume’a göre nedensellik deneyimle kanıtlanamaz, zihinsel alışkanlıklarımızın bir sonucudur.
Metinde, ahlaki davranışın iki uç arasında bir orta dengeyle ve kişiye/koşullara göre akılcı şekilde belirlenmesi gerektiği vurgulanır. Ancak bu görelilik her davranışa izin vermez. Bu nedenle doğru seçenek
D) Eylem seçimi akılcı ve eyleyene uygun olmalıdır.
İlk Çağ filozoflarının “doğa” ve “maddenin ilkesi” gibi sorularla evrene dışsal olarak yaklaşmasına karşın, Orta Çağ filozoflarının “varlık nedir” gibi sorularla ontolojik, yani varlığın kendisine yönelik bir anlayış geliştirdiği vurgulanmıştır. Bu vurgu doğrudan A seçeneği (Ontolojik yaklaşımları) ile örtüşmektedir.
Nietzsche’nin felsefesi, özellikle Sokrates ve Platon’la özdeşleşen rasyonalist geleneğe bir tepkidir. Bu gelenek yaşamın içgüdüsel, trajik yönünü dışlarken Nietzsche, tutkuyu ve trajik yaşamı merkeze alır. Parçada “felsefe yaşam içgüdüsünü yok saymıştır” denerek bu gelenek eleştirilir. Bu nedenle D seçeneği, Nietzsche’nin değil, eleştirdiği anlayışın görüşüdür; metinden çıkarılamaz.